Aşk Hastası Kenan Işık'ın Hüsn ü Aşk adlı eserden esinlenerek yazıp yönettiği iki perdelik bir oyun.
(Hüsn ü Aşk (Güzellik ve Aşk) adlı mesnevi Şeyh Galip'in (1757-1799) başyapıtıdır.)
Öncelikle şunu söylemeliyim ki eğer Hüsn ü Aşk'ı okumadıysanız yahut ağdalı edebi cümlelerden hoşlanmıyorsanız uzak durun bu oyundan. Zira oyunda bir hayli fazla edebi göndermeler mevcut bu yönüyle size sıkıcı be boğucu gelebilir.Yok hayır severiz derseniz de ben özellikle Goethe'nin Faust'una gönderme yaptığı kısımlara bayıldım :)
Diğer bir yandan her ne kadar modernize olsada oyunun dönemini yansıtan bazı sahneleride mevcut.Bu sahnelerde tasavvufi unsurlarda bütünlük içerisinde gayet güzl bir şekilde kullanılmış.
(Hatta bir sahnede hoş bir sema gösterisi bile mevcut)
Oyundaki görsel unsurlarda tek kelimeyle mükemmeldi,sahne ve kostüm tasarımını çok başarılı buldum.Oyun Cüneyt Gökçer Sahnesindeydi, sahne kullanım performansıda taktire şayandı.
Bu arada Cüneyt Gökçer Sahnesi için Ankara'da ki en iyi sahnelerden diyebilirim gerek koltuk düzeni, gerek sahnesi, gerekse teknik ekipman açısından (Tabii ki oyuncular daha iyi bilir ne kadar donanımlı ne kadar değil :) ama izleyici olarak bana öyle geliyor en azından :) ) İnsanlar için tek olumsuz tarafı shanenin Çayyolunda oluşu olabilir fakat Arcadium alışveriş merkezinin hemen arkasında olması sebebiyle elinizle koymuş gibi bulabilirsiniz bence :)
Sağ taraftaki fotograf oyunun afişi, sol taraftaki ise oyundan bir sahne. Bu hanımkızımız oyunda güzellik karaketerinde idi ve bir hayli başarılıydı.
Oyunun mybilette ki tanıtımı ise şöyle;
Shakespeare, Beckett, Brecht, Goethe ve benzeri batılı bir yazarın oyununda oynamak varken bir divan edebiyatı şairinin, Şeyh Galib in hayatı ile ilgili bir oyunda oynamaktan pek hoşnut olmayan oyuncu, yine bir oyuncu olan kız arkadaşının henüz provası yapılan oyundaki bir karaktere gönderme yaptıktan sonra kalbinin yerini sorup tabanca ile kalbine ateş ederek intihar etmesinden sonra oyunla ilgilenmeye başlamıştır. Kim bilir belki de bir türlü anlam veremediği kız arkadaşının intiharındaki sır bu oyunda gizlidir.
Tiyatronun civarındaki bir hastanede çıkan yangın nedeni ile herkes tiyatroyu terk etmiş, oyuncu tek başına kalarak daha önce hiç oynamak istemediği bu oyunu tıpkı bir rejisör gibi kendi zihninde sahnelenmeye girişmiştir. Bu sırada oğlunun, kız arkadaşının intiharından sonraki psikolojik çöküntüsünden endişe eden oyuncunun annesi, onu yemeğe beklemektedir.
Buda biletimmmmm:)
Fırsat bulursanız kaçırmamanız gereken bir oyun bence.16 Kasımda da Denizli Pamukkale üniversitesinde gösterimi varmış galiba, duymayan kalmasın :)
Oyunu izledim ve beklediğimden daha mükemmele yaklaşan bir gösteriyle karşılaştım;oyuncuların performansı ve aşk halinin dinamiğiyle dansların ritminin karışımı çok güzeldi;aşkın makamıyla ritüele dönüşe sözcükler ilahi aşkın ve görsel aşkın şahaneliğine yaklaştırdı beni...kendi diyarımdan çıkıp ötelerdeki güzelliğe takılıp kaldı aklım ve kalbim;kalbin geçip aklın durduğu sınıra yaklaştırdı;öylesine güzel bir diagramdı ki kendi öz resmimizi bi yerlerde çizdi durdu oyun boyunca...tebrik etmek gerekir...
YanıtlaSilOyunu ne kadar da güzel tahlil etmişsiniz,izlerken aynı duyguları bende yaşadım.Kesinlikle izlenmesi gereken oyunlardan,disiplinli bir çalışmanın emeği olduğu aşikar.
YanıtlaSilBen oyun metninin çok başarısız olduğunu düşünüyorum. Tarihsel uyumsuzluklar var, Şeyh Galip oyunun ikinci perdesinde yansıtılan kişi gibi biri değil, eleştirdiği şaire benzetilmiş. Görsel efektler ve oyunculuklar başarılıydı ama onun dışında, oyunun metni çok basitti ve birçok edebi-tarihsel yanlışlık vardı.
YanıtlaSilacaba karakter analizi de yapabilir misiniz?
YanıtlaSilKarakterin oyundaki gerçek yaşam halini mi yoksa tiyatro sahnesinde canlandırdığı Şeyh Galip karakterini mi kastediyorsunuz tam olarak anlayabilirsem yardımcı olucam :)
YanıtlaSil